7. Perşembe Toplantısı: Kanun Dışı Grev
7. Perşembe toplantısını 27 Ocak'ta araştırma görevlisi Arş. Gör. Umut DİLAVER'in sunumu ile gerçekleştirildi. Sunumda bahsedilenelerin kısa özetini aşağıda okuyabilirsiniz.
Sunumun ilk bölümde, grevin hak olarak tanınmasının tarihsel öyküsüne, kanuni ve kanun dışı grev kavramlarına yer verilmiştir. Grevin bir hak olarak tanınması, diğer sendikal haklara nazaran geç olmuştur. Uzun yıllar gerek dünyada gerek ülkemizde iş barışına engel, düşmanca bir eylem olarak değerlendirilen grev, uluslararası sözleşmelerin de etkisiyle ülke mevzuatlarında bir hak olarak tanınmaya başlamıştır. Hukuki anlamda grev, bağımlı çalışanların bir menfaat uyuşmazlığı yaşadıkları işverenlerine karşı çalışma koşullarını iyileştirmek, ekonomik ve sosyal durumlarını korumak ve geliştirmek amaçlı iş bırakmalarıdır. Hukukumuzda, söz konusu mesleki amaçları taşımayan, bir toplu iş sözleşmesi yapılması sırasında çıkan uyuşmazlıktan kaynaklanmayan veya kanuni usullere uygun bir karara dayanmayan iş bırakma eylemleri kanun dışı grev sayılırlar. Kanun dışı grevin en önemli sonucu ise işçilerin iş akitlerinin işverence haklı nedenle feshedilebilmesidir. Bu noktada, kanun dışı grev niteliğinde kabul edilebilecek ancak esasen barışçıl eylemlerin korunabilmesi için toplu eylem hakkı kavramına değinmek gerekir. Toplu eylem hakkı uyarınca, şekli şartlar nedeniyle kanun dışı grev anlamına gelebilecek ancak mesleki amaç taşıyan, barışçıl, ölçülü ve son çare (ultima ratio) ilkesine uygun kolektif eylemler hukuk düzenince korunmalı, kanun dışı grev yaptırımına tabi kılınmamalıdır. Sunumun son bölümünde, kanuni bir greve işçinin sonradan katılıp katılamayacağı irdelenmiş, Yargıtayın bu konudaki istikrarlı içtihadına birtakım eleştiriler getirilmiştir.