Hukuk Fakültesi

14. Perşembe Toplantısı: Değiştirilemez Maddelerin Niteliği ve Kapsamı

14. Perşembe toplantısını 17 Mart'ta araştırma görevlisi Dilara Mahmudoğlu'nun sunumu ile gerçekleştirildi. Sunumda bahsedilenelerin kısa özetini aşağıda okuyabilirsiniz. 

 

18. yüzyıldan itibaren yönetenlerin yetkilerinin sınırlandırılması arzusunun zaman içerisinde yaygınlaşması ve gelişmesiyle birlikte, yazısız anayasalar yerini yazılı anayasalara bırakmıştır. Yazılı anayasaların yaygınlaşması ile katı anayasal sistemler benimsenmeye başlanmıştır. Zira o dönemde, siyasi iktidarın sınırlandırılması yazılı bir anayasanın varlığını gerektirmekteydi. Bir anayasanın katılığını sağlamanın bir yolu ise anayasalarda değiştirilemez birtakım normların düzenlenmesidir. 
Değiştirilemez normlar, yazılı anayasa sisteminin benimsenmesiyle birlikte birçok anayasada yer almaya başlamıştır. Ancak değiştirilemez maddelerin hukuki bir nitelik taşıyıp taşımadığı, varlıklarından bugüne çokça tartışılmıştır. Tüm tartışmalara rağmen bugün hala sayıları küçümsenmeyecek kadar çok anayasada, değiştirilemez maddelere yer verilmiştir. Kökeni Carl Schmitt’in yapmış olduğu anayasa- anayasal yasa ayrımına dayanan bu tartışma kapsamında, kimi hukukçular bu maddelerin ulus egemenliği önünde hiçbir hukuki nitelik taşımadığını söylerken kimilerine göre anayasaların istikrarının sağlanması ve ömrünün uzun olabilmesi için bu maddelerin varlığı çok önemli olup bu sınırlara, anayasa değiştiren organ tarafından mutlak surette uyulmalıdır

İlgili Resimler

Menüyü Kapat