15. Perşembe Toplantısı: Görevsizlik Kararının Dava Şartı Arabuluculuğuna Etkisi
15. Perşembe toplantısını 24 Mart'ta araştırma görevlisi Servet KANTARCIOĞLU'nun sunumu ile gerçekleştirildi. Sunumda bahsedilenelerin kısa özetini aşağıda okuyabilirsiniz.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 114. maddede dava şartlarını düzenlemiş ayrıca diğer kanunlarda yer alan dava şartlarını da saklı tutmuştur. Diğer kanunlarda yer alan bu dava şartları özel dava şartları olarak adlandırılmıştır. Yakın bir geçmişte hukuk sistemimize bir yeni özel dava şartı daha dâhil edilmiş ve arabuluculuk bir dava şart haline getirilmiştir. Bu doğrultuda da Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi temel düzenleme olmakla birlikte İş Mahkemeleri Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Türk Ticaret Kanununda dava şartı arabuluculuk düzenlenmiştir. Arabuluculuğun bazı uyuşmazlıklar açısından dava şartı olarak düzenlenmesi bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalardan biri de, uyuşmazlığın niteliğini yanlış belirleyen tarafın açtığı davada, görevsizlik kararı verilmesi üzerine, aslında davanın arabuluculuk dava şartına tabi bir nitelik taşıdığının anlaşılması durumunda nasıl bir çözüm belirleneceği olmuştur. Aslında buradaki temel sorun, arabuluculuk dava şartının HMK m. 115/2’ye göre mahkemenin kesin süre vermesiyle tamamlanabilir bir dava şartı olup olmadığı ile de yakından ilgilidir. Bu noktada Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 2. fıkrası bir düzenlemeyi içerir görünmektedir. Buna göre, “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” Ancak doktrinde bu maddenin çok katı yorumlanmaması gerektiği de ifade edilmektedir. Özellikle görevsizlik kararı sonucu davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğunun anlaşılması durumunda, davanın görevli mahkemeye gelinceye kadar arabuluculuk sürecinin tamamlanmış olması halinde, artık usulden red kararı verilemeyeceği ifade edilmektedir. Ve hatta süreç tamamlanmamış olsa bile mahkemenin HMK m. 115/2’ye göre süre verebileceği de söylenmektedir. Bu konuda uygulamada da farklı kararlar verildiği, özellikle Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarının hem gerekçe hem de sonuç açısından çeşitlilik gösterdiği görülmektedir. Bu sebeple konuyla ilgili bir düzenleme yapılması gerekliliği önem arz etmektedir.